28 Eylül 2015 Pazartesi

Siz Ne Yerseniz Bebeğiniz Odur!


Brezilya’da Rio Grande Pediatri Derneği (SPRS) anne adaylarını, beslenme alışkanlıklarının doğacak bebeklerini nasıl etkilediği konusunda uyaran çarpıcı bir kampanya hazırladı. Kampanya afişlerinde bebekler annelerinin memesini emerken görülüyor; fotoğraflarda annelerin memesinin yerinde ise büyük bir cheesburger, donut, gazlı ve şekerli içecekler gibi sağlıksız gıdalar resmedilmiş. Kampanyanın mesajı ise “Siz ne yerseniz çocuğunuz odur.” Kampanya anne adaylarının kötü beslenerek çocuklarına zarar vermelerini önlemeyi amaçlıyor. Devamında ise “Çocuğunuzun yaşamının ilk bin günündeki alışkanlıklarınız, onu ciddi hastalıklardan koruyabilir” mesajı yer alıyor.


Baylor College of Medicine’den pediyatri ve moleküler biyoloji ve insan genetiği bölümden Dr. Robert Waterland tarafından yapılan bir çalışma; hamile kadınların sağlıklı beslenmelerinin bebeklerinde tümörleri baskılayan bir gen varyasyonu geliştirmelerini sağladığını öne sürmüştü.


Öte yandan hamile bir kadının iyi beslenmemesi halinde, doğacak bebeğin bağışıklık sisteminin kanserle savaşan bu gen varyasyonunu aktive etme ihtimalinin daha düşük olduğunu belirtiyor.

(The Daily Mail)

11 Eylül 2015 Cuma

İnsanın Atası Olan Yeni Bir Tür Keşfedildi: Homo Naledi



Güney Afrika'da yapılan kazılar, şimdiye kadar varlığı bilinmeyen bir insan türüne ait kalıntılar ortaya çıkardı. Türün modern insanla benzeşen ilginç bir yönü bulunduğu saptandı.

"Homo Naledi" adı verilen insan türüyle ilgili açıklama, kazı çalışmalarında yer alan Johannesburg'daki Witwatersrand Üniversitesi uzmanlarından yapıldı.
Johannesburg yakınlarındaki bir mağarada 15 farklı vücuda ait fosilleşmiş iskelet parçaları bulunduğu kaydedildi. Türe, iskelet parçalarının bulunduğu yerle bağlantılı olarak Naledi dendi. Naledi, Güney Afrika'da konuşulan dillerden Sesothoca "yıldız" anlamına geliyor.

Portakal büyüklüğünde beyin

Yapılan incelemeler sonucunda "Homo Naledi" adı verilen türün portakal büyüklüğünde bir beyne sahip olduğu anlaşıldı. Yaklaşık 1 metre 50 santim boyundaki türün ağırlığı ise 45 kilo olarak belirlendi.
Araştırmada yer alan Wisconsin-Madison Üniversitesi uzmanı John Hawks, "Homo Naledi, ilkel atalarımızı andırıyor. Ama bununla birlikte şaşırtıcı şekilde insanla benzer yönleri de var" dedi.

Homo Naledi'nin en ilginç özelliği

"eLife" isimli bilim dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre "Homo Naledi" türünün el ve ayakları insan benzeri gelişmeye işaret ediyor. Bununla birlikte omuz ve kalçaların ilkel seviyede olduğuna dikkat çekiliyor.
"Homo Naledi" adı verilen türün en ilginç özelliğinin ise ölen yakınlarını gömmesi olarak belirlendi.

Deutsche Welle Türkçe

Sabahları Yatağınızı Toplamayın!

Pek çoğumuz ama annelerimizin baskısıyla ama yılların verdiği alışkanlıkla kalkar kalkmaz yataklarımızı topluyoruz. Ancak meğerse bunu yaparak sağlığımıza ağır zararlar veriyormuşuz da haberimiz yokmuş! Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim, siz siz olun yatağınızı toplamayın. Neden mi?

Çocukluğunuzdan beri yatağınızın altında canavar olduğunu, olabileceğini en az bir kez düşünmüş ve korkmuşsunuzdur. Korkmayın canavarlar yatağınızın altında değil. Üstünde! Üstelik onları istemeden siz üretiyor da olabilirsiniz! Sabah uyanır uyanmaz işe ya da okula gitmeden önce hızlıca topladığınız yataklarınız tam bir canavar üretim merkezi! Nasıl canavarlardan bahsediyoruz peki? Aşağıda resmi olan küçük dostunuzla tanışın!



Bu bir toz akarı. Korkutucu görüntüsü sizi tedirgin edebilir ancak merak etmeyin gözle görmeniz mümkün değil. Kendisi çok küçük. Peki ne var bunda korkacak derseniz, bunlardan 1.500.000 tanesinin üstünüzde gezindiğini düşünün! Evet yanlış yazmadık tam bir buçuk milyon! Peki 1.500.000 toz akarını bir araya ne topluyor? Eğer sabah kalkar kalkmaz yatağınızı topluyorsanız, toz akarlarına "Millet toplanın parti var!" demiş oluyorsunuz.

Kensington Üniversitesi araştırmacıları 2005'ten bu yana toz akarları üzerinde çalışıyorlar. Toz akarlarının en sevdiği besin kaynağı, üstümüzden dökülen deri parçaları. Her kaşındığımızda ve sabit durduğumuz her noktada ardımızda toz akarlarının yutabileceği deri parçacıkları bırakıyoruz. Bunu da en çok yatarken yapıyoruz. Ancak toz akarlarının bu parçaları yemek için toplanması adına uygun şartların oluşması gerekiyor. Bunun için de en uygun koşulları istemeden biz sağlıyoruz. Gece üstünde yatılmış, hafif terlenilmiş, pek çok deri parçası dökülmüş bir yatağı toplayıp üstünü örterseniz en az 1.500.000 toz akarının bir araya toplamış oluyorsunuz. Bu haber muhtemelen annelerinizin hoşuna gitmeyecek ama araştırmacıların tavsiyesi kalktığınızda yatağınızı olduğu gibi bırakıp bütün gün boyunca havalanmasını sağlamak. Böylece toz akarları beslenmek için yatağınızda toplanamıyorlar! En iyisi mi bırakın dağınık kalsın...

Radikal

1 Eylül 2015 Salı

Times: Kuran, Muhammed Peygamber'den Önce Yazılmış Olabilir


İngiltere'de yayımlanan Times gazetesi, Birmingham Üniversitesi kütüphanesinde bir ay önce bulunan bir Kuran parşömeni üzerinde yapılan karbon testlerinin, Kuran'ın Muhammed Peygamber'den önce yazılmış olma ihtimalini gündeme getirdiğini yazdı.

Birmingham Üniversitesi'ndeki Kuran parşomeni, Orta Doğu'dan 100 yüz yıl kadar önce gelen birçok kitap ve belgenin yer aldığı bir koleksiyonda bulunmuştu.

Gazeteye göre söz konusu parşömene, hangi yıllara ait olduğunu belirlemek için Oxford Üniversitesi'nde karbon testi yapıldı.

Habere göre, testler, söz konusu parşomenin 568 ve 645 yılları arasındaki bir tarihte yazıldığına işaret ediyor.
Peygamber'in doğum tarihi olarak 570 (bazı kaynaklara göre 571) ölüm tarihi olarak da 632 yılları veriliyor.
Haberde şöyle deniyor:

"Bu verilere göre bu parşömen en geç tarih olarak, üçüncü Halife Osman'ın emriyle ilk Kuran'ın derlendiği 653 yılından öncesine ait. En erken tarih olarak ise Muhammed'in çocukluk dönemine ait. Hatta Muhammed Peygamber'in doğumundan öncesine."

"Tarihçi ve "The Shadow of The Sword" (Kılıcın Gölgesi) adlı kitabın yazarı Tom Holland, İslam'ın kökenine ilişkin bilgilerin şüpheli hatta yanlış olduğuna ilişkin bulguların artmakta olduğunu söyledi."
"Bu özellikle MS 800'den sonra derlenen tarihi kaynaklarda tanımlandığı şekliyle Muhammed Peygamber'in çağdaşlarınınkine benzer bir siyasi düzen ve yaşam tarzı kurmaya çalışan ve takipçileri arasında El Kaide ve IŞİD'in de bulunduğu Selefiler için zor bir durum."

"Holland, 'Bu, en hafif ifadesiyle, Kuran'ın nasıl ortaya çıktığını kesin olarak bildiğimiz düşüncesini sarsıyor ve bunun Muhammed ve sahabeleri üzerinde de etkileri olabilir' diyor.
"Ancak Oxford Üniversitesi Bodleian Kütüphanesi'nden Dr. Keith Small ise, karbon testlerinin her zaman güvenilir olmadığını geçen ay (Birmingham'da bulunan Kuran parçasıyla ilgili olarak) açıklanan tarihlerin mürekkebe değil parşömene ait olduğuna dikkat çekti. Metnin kaynağı da belirsiz ve kaligrafisi sonraki dönemlere ait yazmaların özelliğini taşıyor. Dr. Small bununla birlikte tarihlerin muhtemelen doğru olduğunu ve bunun İslam'ın kökeniyle ilgili soru işaretleri doğurabileceğini söylüyor."

Gazete bazı Müslüman din adamlarının ise iddialara karşı çıkarak, aksine bulunan parşömenin varlığının Kuran'ın kökenine ilişkin geleneksel bilgileri güçlendirdiğini söylediklerini vurguladı.

Birmingham'da En Az 1370 Yıllık Kuran Bulundu





İngiltere'deki Birmingham Üniversitesi'nde dünyadaki en eski Kur'an-ı Kerim olabileceği düşünülen kitaptan bazı bölümler bulundu.
Karbon 14 tarihleme metoduyla yapılan incelemeler, kitabın en az 1370 yıllık olduğunu gösteriyor.
British Library'deki uzmanlardan Dr. Muhammad Isa Waley, "heyecan verici bu keşfin Müslümanlar için çok büyük bir sevinç kaynağı olduğunu" söyledi.
Söz konusu Kur'an'ın, yaklaşık yüz yıldır üniversite kütüphanesinde olduğu ve farkedilmediği belirtildi. Kitap, dünyadaki en eski Kur'an Kerim'den bölümler olduğu belgelenmemiş halde, Orta Doğu bölgesinden diğer birçok kitap ve belgelerin yer aldığı koleksiyonda bulundu.
Bir doktora öğrencisinin, koyun veya keçi derisinden parşömene yazılmış olan kitabın parçalarını dikkatle incelemesinden sonra, karbon 14 tarihleme yöntemi uygulanması kararlaştırıldı ve büyük heyecan uyandıran, bu yazıların bugüne dek ulaşmış en eski Kur'an-ı Kerim'e ait olabileceği sonucu ortaya çıktı.

Yapılan tahliller, parşömenin yüzde 95 olasılıkla, 568 ile 645 yılları arasındaki dönemden kalmış olduğunu gösteriyor.
Birmingham Üniversitesi özel koleksiyonlar bölümü başkanı Susan Worrall, araştırmacıların, kitaptan geriye kalmış bölümlerin bu denli eski olabileceğini "hayal bile edemediklerini" söylüyor. Üniversitenin Hristiyanlık ve İslamiyet dalı öğretim üyelerinde Prof. David Thomas da, "bu kitabı yazmış olan şahsın o dönemde yaşamış, Muhammed Peygamber'i görmüş, hadislerine tanıklık etmiş olabileceğini" belirtti.
Hicaz Arapçasıyla yazılmış olan Kur'an bölümlerinin "çok güzel ve şaşırtıcı derecede okunaklı durumda" olduğu kaydedildi. Birmingham Merkez Camii imamı Muhammad Afzal da, "üniversitede bulunan Kur'an bölümlerini görmekten mütehassis olduğunu" söyledi. Mingana Koleksiyonu adıyla anılan 3.000'i aşkın belge ve kitap, 1920'lerde, Musullu Keldani rahip Alphonse Mingana tarafından derlenmişti. Mingana, koleksiyon malzemesi derlemek üzere varlıklı iş adamı Edward Cadbury tarafından Orta Doğu'ya gönderiliyordu.